29 Mayıs 2009 Cuma

Şiirin İnce Günü

anne ben şair oldum
kollarım uzadı
daraldı ekvatorun çemberi
denizler bölündü ortasından

anne ben şair oldum
kuruldu yeniden kafdağı
nar yüzüyle
imgelerin uyuyan güzeli
uyandı uykusundan

kanatlarımda insanlığın yükü
ellerimde
yalnızca beni gösteren bir aynayla
yollarla yürüdüm anne yıllarla
dudaklarımda pembe prensesin öpücüğü
avuçlarımda yeşil kuşlar

anne ben şair oldum
düşmanlarım çoğaldı
şiirimin gümüş asası kırıldı
binbir gül döküldü uçurumlardan

aşık oldum
kıramadım mor evrenin
uruncu kilidini
fırtınaya tutuldu
gökyüzünü kollarında taşıyan çocuk:

anne..'ben şair' öldüm
Kaynak: Yeni Biçem Dergisi
Ahmet Özbek

27 Mayıs 2009 Çarşamba

...işte böyle: güzeller güzeli *'..in hikâyesi böyle oldu. hem sana söylemeliyim ki, "solan şehir" vardı..
biliyor musun, kuşları ve çocukları çok sevdim; her şey kurtarmak istediğim bir kuşu kediye kaptırmayla başladı biliyor musun?
şimdi ne zaman bir kanat 'çırpınışı' yükselse gökyüzüne, narin bir sızı duyarım kirpikuçlarımda: yitirişlerim sürüyor biliyor musun?
--sahi bir telefon konuşmasında 'gözler' de var mıdır?

özlemek..ve unutmak istiyorum..

24 Mayıs 2009 Pazar


Sultani Yegâh

şamdanları donanınca eski zaman sevdalarının
başlar ay doğarken saltanatı sultani yegâhın
nemli yumuşaklığı tende denizden gelen âhın
gizemli kanatları ruhta ölüm karanlığının
başlar ay doğarken saltanatı sultani yegâhın

yansıyan yaşlı gülüşmelerdir karasevdalı suda
bülbüller kırılır umutsuzluktan yalnızlık korusunda
eylem dağılmış gönül tenha çalgılar kış uykusunda
ölümün tartışılmazlığı nihayet anlaşılsa da
başlar ay doğarken saltanatı sultani yegâhın

bir başkasının yaşantısıdır dönüp arkamıza baksak
çünkü yaşadıklarımız başkasının yargısına tutsak
su yasak rüzgâr yasak açık kapılar yasak
belki bu karanlıkta yasakları yasaklasak
başlar ay doğarken saltanatı sultani yegâhın

Attilâ İlhan

OĞUL

Anne ben geldim,
üstüm başımUzak yolların
tozlarıyla perişan
Çoktan paralandı ördüğün kazak
Üzerinde yeşil nakışlar olan

Anne ben geldim, yoruldum artık
Her yolağzında kendime rastlamaktan
Hep acılı, sarhoş ve sarsak
Şiirler çırpıştıran bi adam

Kurumuş kuyunun suyu,
incirinsütü çoktan çekilmiş
Bir zamanlar dünya sandığım bahçeyi
Ayrık otları, dikenler bürümüş

Kapıdaki çıngırak kararmış nemden
Atnalı ve sarmısak duruyor ama
Oğlum, mektup yaz diyen sesin
hala kulaklarımda

Anne ben geldim, ağdaki balık
Bardaktaki su kadar umarsızım
Dizlerin duruyor mu başımı koyacak?
Anne ben geldim, oğlun, hayırsızın..

AHMET ERHAN

Gece Nöbeti

Daha az seviyorum seni..
Giderek daha az..
Unutur gibi seviyorum.. Azala azala..
Aramızdaki uzaklığın karanlığında..
Geceler kısalıp..gündüzler uzuyor öyle olunca..
Daha az seviyorum seni..
Kendini iyileştiren bir yara gibi..
Daha az..

Ve zamanla.. ....................

Murathan Mungan


Ay Şehri III

I.
seniha'nın ince kalbine

derine bakmayın
dağılır ipek sözcükler

düşeraltın harfler
yıldızlar koyağından

tersinden okunur
kûfi ipek yazılar

hep aynı resimdir
kalpler tarihinden kalan

devrihindî keder
suya çizilmiş esrar,

şehir şimdi
gönlü hüzün sularda

şehir
uçurumlardan
artakalan bir yangın:

sararan giz,
gönlü mermer sularda..

II
nehirler
rüya beyazı

nehirler
bakışı mermer

tuzla yıkanır
saydam vücutlarıyla

bakışı labirent
ay kadınlar
-siz
güneş altında
gelincik yaprağı

bakışında şebboy sevgili,

salınır
sâba rüzgârında

suya düşersiniz,

savrulurken
gün'le bahar
rüzgârda kül -sevgili-

incelir
bu(z) kıyıda
kan ayan keder

düşer
ay yüzünden
serin mehtap
karanlığa çizilmiş esrar


AHMET ÖZBEK

Kaynak: Özgür Edebiyat Dergisi